Türkiye'de demokrasi yok. Bu yuvarlak, afaki gibi görünen bir deyiş. İçi donatılmış, yasalar yerli yerine oturmuş değil.
Ülkem insanları geçmişte öyle saçmalıklar yaşadı ki insan zıvanadan çıkar. İktidarın en yetkili ağzı; "Toplantı, yürüyüş, slogan atanların bacaklarını kırın, yerlerde sürüyün." Bu söylem trollerine suç işlemeye teşvik değil miydi? Bu şuça uygun arkadan kanun çıkarmaktır. Bu nasıl bir söylem? Demokratik ülkelerde kanunları Milletvekilleri çıkarmaz mı? Bir fiil iktidar, militanlarını suça teşvik ediyor. Son aflarla katiller, idamlık suçlular, uyuşturucu baronları, kaçak göçekler ya çıktılar ya da tedbirli salındılar. Ama Montre'yi savunan komutanlar içerde can savaşı veriyorlar. Doğruları yalnışlar yutmuş. Öylesine bir balçığa saplanmış ki ülkemiz; kurtulmak istedikçe batıyoruz. Su almaya başlamış gemiye döndük. Ne kadar rasyonel önlemler alınsa da kurtuluşumuz mucizelere kaldı. Geliri giderini karşılamayan bir aileyi düşünün. Sürekli açık veren bütçeyle uzun yıllar yaşamak mümkün mü? 20 Yılda 800 milyar dolar borç bataklığında debeleniyoruz. 13 İlimiz yerle yeksan olmuş, resmi rakamlara göre 50 binin üstünde can kaybımız var. Bu iller yeniden eski dokusuna uygun yapılandırılacak mı? Bizler kukumav kuşu gibi düşünürken, yönetenler tasarruf ekonomisinden söz açtılar sevindik. Genel giderlerden tasarruf olacak diye beklerken 'İtibardan tasarruf olmaz' denilerek giderleri uçurdular. İktidarın gözü kör, kulağı sağır, milletin yaşadığı yangından habersiz kendi yolunda yürüyor. Enflasyon psikolojik geçici bir sonuçtur diyerek algı üstüne algı... "Alacağımız etkili yöntemlerle ekonomi, önümüzdeki 3 yıl içinde esneyecek, 2027 de enflasyon yüzde 9'lara inecek, paramız dünya ölçeğinde layık değerine ulaşacak, milletçe rahat bir nefes alacağız." Kemerlerimize sayısız, delikleri açarak, şimdiden sıkmaya başlayalım. Söylediklerinin hiç biri bu güne kadar doğru çıkmadı. Büyük yalanlarla millet aldatılıyor. Bizler kuzu olduk gayrı, gelen de güder giden de. Akıl yürütme ve karşı çıkmayı bırak, yalnız biat et. Bu memleket şükredenlerle doldu taştı.
20 Yılı aşkın süredir vadedilen iyi seneler bir türlü gelmedi. Öğretim yılının başlaması nedeniyle taşıdıkları ekonomik yük, daha da çekilmez oldu. Devleti yönetenler için yaşamak tozpembe, 'yok' lügatlarında yazmaz. Cumhuriyetin birikimlerini yok pahasına sattılar, devletin saygın gücünü kullanarak faizli trilyonları bulan döviz alarak ranta, betona yatırarak iflas bayrağını çektiler. Üretim durdu, bacalar tütmez oldu, işsizlik tavan yaptı. İki yakası biraraya gelmeyen milyonlar yaratmak mı zenginlik? Altıyaş, okul öncesi bebelere verdiğiniz parasız öğünü de kestiniz. Bakanlığın bu eylemi, çocuklarımızı cemaatlere teslim etmek değil mi? Attığımız adımlar bizleri karanlığa mı, aydınlığa mı taşıyor? Bu ülkenin birileri tarafından yaz boz tahtası olarak kullanılmasına dur diyecek siyasi iradesi var. Yeter ki sorun çözücü seçenekler sunulsun, eğitimde radikal hedefler konulsun, üretim ağırlıklı sanayileşme, fason sanayi değil yerli bilimsel sanayileşme halka anlatılabilsin. Dünyanın en stratejik bölgesinde yer alan Türkiye, yeter ki iyi yönetilsin, içinde bulunduğumuz bu darboğazdan kurtulur küllerinden yeniden doğarak eski gücüne ulaşır.
Umutla bilerek hedefe yürümek başarının adıdır.